Seyh-ül Müverrihin Halil Inalcik, “Bursa, bu memleketin tarihidir, temelidir. Bunda hiç mübalaga yok. Eger Anadolu yarimadasindaysak, burada oturuyorsak, Bursa’dan basliyor her sey. 1324-26 yillari arasinda Osmanli Devleti’nin merkezi oldu. Eski Prusa, beyligin ilk kiymetli merkezi olmustur. Bursa, hiçbir zaman Osmanli Imparatorlugu’nun payitahti olmaktan geri kalmadi. Bunu bilhassa belirtmek isterim.” diye konusurken aslinda Osmanli’nin Bursa’ya düsülmüs dipnotlar oldugunu hatirlatmiyor mu? Medeniyet cografyamizin iç denizi olan Bursa, II. Yeni siiri gibidir. Kapalidir, kendisini hemen ele vermez. O anlami açmak; sabir ve emek isteyen, kelimelerin arkasindaki tahkiyeyi bilmek için azamî gayret gerektiren mesakkatli bir çaba aslinda. Zaten Walter Benjamin’e göre devrimci eylem, ancak bedel ödenerek gerçeklestirilir. Ve devrim, en yüksek noktasinda geçmisin kurtarilmasidir. Nasil ki 1789 Fransiz Ihtilali, kendini geri dönmüs bir Roma saydiysa, Bursa da ‘evine, sarkiya, kendine dönmek’ isteyen Türk milletinin diyalektik hamlesi olmak zorunda. Eger yürürlüge yeni bir takvim koyulacaksa, bunun baslangicini olusturan gün, Osmanli’nin ilk bassehrinden isleyecektir. Zihinsel restorasyonumuzu, ihya edeceksek; Bursa, alegorik bir anlati kuskusuz.Samet Altintas, ‘millî lisanim’ dedigi Bursa’yla hallesiyor. Ve sehirlerin ruhu olduguna inananlara “Bursa’nin Daveti’ni hatirlatiyor. Zaten Tanpinar’in dedigi gibi ‘Bir sehri sevmek, aska sebep aramak’ demek degil mi sevgili kari!
Ürün Adı: Bursa’nın Daveti Bir Osmanlı Başkenti Güncesi